Genel olarak yaşamın ilk 15 yılı içinde bir çocukta kanser gelişmesi için risk 1/600 ila 1/1000 arasında değişir. Çevresel risk faktörleri çocukluk çağı kanserlerinin çok az kısmından sorumludur. Anne veya babadan çocuğa geçen veya ilk kez çocukta ortaya çıkan, kromozomlarda veya genlerde meydana gelen bazı genetik hatalar/bozukluklar ‘kalıtsal’ (herediter) olarak tanımlanır.
Kalıtsal genetik bozuklukların bazı çocukluk çağı kanserleri ile ilişkisi bilinmektedir. Çocukluk çağında tümör riskini artıran ve kanser gelişimi için yatkınlığa neden olabilen çok çeşitli durumlar vardır.
Bu bozukluklar optik gliom (göz sinirinin tümörü) ve adrenokortikal karsinom (böbrek üstü bezlerinin tümörü), gibi tümörlerde daha önemli role sahiptir. Çocuklarda kanser gelişimi için yatkınlık yaratan kalıtsal bozukluklar bir veya birden fazla gende olabileceği gibi kromozomları sayısal veya yapısal olarak ilgilendiren türde olabilir.
İnsanlarda normal olarak bulunan 46 kromozomun sayı veya yapılarında ortaya çıkan hatalar veya bozukluklar bebeklikte dış görünüşte anormallikler yanında büyüme ve gelişme geriliği şeklinde belirti verebilir. Bunlara iyi bir örnek trizomi 21 olarak da tanımlanan Down Sendromudur (Mongolizm). Down sendromu olan çocuklarda lösemi gelişmesi için 50 kat kadar artmış risk söz konusu olup diğer kanserler için risk daha düşüktür.
Cinsiyet kromozomları olan X ve Y kromozomlarındaki sayısal veya yapısal bozukluklarda da bazı kanserlerin gelişmesi risk artmıştır. Bunlar arasında gonadoblastom ve disgerminom sayılabilir.
Kromozomlarda belli genlerin kaybına neden olan bazı yapısal bozukluklar çocukluk çağında görülen bazı kanserlerin gelişmesinden sorumlu olabilir veya katkıda bulunabilir. Bu şekilde bir veya daha fazla gen kaybı veya hataları sonucunda kanser gelişmesine karşı önleyici olan tümör baskılayıcı genlerin tamamen kaybı veya işlevlerini yerine getirememeleri nedeniyle çeşitli kanserlerin ortaya çıkması kolaylaşmış olur.
On birinci kromozomun kısa kolunda yerleşmiş olan WT1 (Wilms Tümörü 1) genindeki bozukluklar WAGR sendromu olarak isimlendirilen gözde iris yokluğu (aniridi), genital (üreme organları) ve üriner sistem (böbrekler ve idrar yollar) bozuklukları yanında zeka geriliği bulgularının doğumsal olarak görülmesine neden olabilmektedir.
Aniridi veya genital/üriner sistem bozuklukları görülen çocuklarda böbreklerin kötü huylu bir tümörü olan Wilms tümörü gelişmesi için risk artmış olup bu çocukların düzenli olarak 6 yaş dolana kadar 3-6 ayda bir, daha sonra da yıllık karın ultrasonografisi ile yakın izlenmesi gerekir. WT1 genindeki bazı diğer hatalar böbrek hastalığı yanında genital ve üriner sistemde bazı bozuklukların görüldüğü Denys-Drash sendromuna neden olur.
Denys-Drash sendromu olan çocuklarda da Wilms tümörü gelişmesi için risk artmış olup bu çocukların da düzenli olarak karın ultrasonografisi ile izlenmesi gerekir. Bu iki sendromun görüldüğü çocukların böbrek yetmezliği açısından da ayrıca uzun yıllar boyunca yakın izlemi gerekir.
Genel olarak, çocuklarda vücudun bir kısmı veya bir yarısında büyümenin beklenenden fazla olduğu çeşitli durumlar kanser ile ilişkilendirilmiştir. Beckwith-Wiedemann sendromu (BWS) ve hemihipertrofi bu durumlara en önemli örneklerdir. BWS olan çocuklarda anne karnında veya doğum sonrası vücut büyümesinin beklenenden fazla olması, iç organlarda büyüklük, dilde büyüklük, hipoglisemi denilen kan şekeri düşüklüğü ve göbek fıtığı gibi bulgular görülür.
Hemihipertrofi nedir: Hemihipertrofi vücudun bir tarafının, yüzün bir tarafının, bir kol veya bacağın diğer tarafa göre daha fazla büyümüş ve gelişmiş olması hali olup tek başına veya BWS’nun bir bulgusu olarak görülebilir. Tek başına hemihipertrofi görülen çocuklarda Wilms tümörü gelişmesi için risk %3 kadar bildirilmiştir.
Hemihipertrofisi olan çocuklarda adrenokortikal karsinom, nöroblastom ve karaciğerin kötü huylu tümörlerinin görülmesi için de risk artmıştır. BWS veya hemihipertrofisi olan çocukların da düzenli olarak 6 yaş dolana kadar 3-6 ayda bir, daha sonra da yıllık karın ultrasonografisi ile yakın izlenmesi gerekir.
On yedinci kromozom üzerindeki TP53 tümör baskılayıcı geninin işlevini bozan kalıtsal bozuklukların olduğu bazı ailelerin üyelerinde 40 yaşından önce çeşitli kanserler beklenenden sık görülür. Li-Fraumeni sendromu olarak adlandırılan bu durumun saptandığı ailelerde sık görülen kanserler arasında yumuşak doku sarkomları, adrenokortikal karsinom, menopoz öncesi meme kanseri, beyin tümörleri ve kemik tümörleri sayılmalıdır. Bu ailelerin çocuklarında da kanser gelişmesi için risk kabaca 20 kat artmış olup bu çocukların bu nedenle yakın izlenmesi gerekir.
Anne veya babadan çocuklara otozomal dominant (baskın) geçişli olarak kalıtılan bazı gen bozukluklarının da çocuklarda kanser gelişimi için artmış risk yarattığı bilinmektedir. Bu gruptaki sendromlar arasında bulunan retinoblastom adı verilen göz tümörü kalıtsal olabilir veya olmayabilir. Retinoblastom vakalarının yaklaşık %40’ında tümör her iki gözde ya da tek gözde olup kalıtsal niteliktedir.
Ebeveynlerinden birisinde veya kardeşlerinde retinoblastom olan çocuklarda da retinoblastom gelişmesi için risk artmış olup bu çocukların ilk 5 yaş boyunca düzenli olarak göz muayeneleri yapılarak izlenmeleri gerekir. Retinoblastom tanısı ile tedavi edilen ve izlenen çocuklarda osteosarkom (kemik tümörü) başta olmak üzere bazı diğer kanserlerin gelişmesi için de uzun dönemde risk artmıştır. Bu çocukların tedavi kesimi sonrasında da yaşam boyu düzenli izlenmeleri gerekir.
Nörofibromatozis tip-1 nedir: Otozomal dominant (baskın) geçişli diğer bir ailesel tümör yatkınlığı sendromu da Nörofibromatozis tip-1’dir (NF-1). NF-1 vakalarında ciltte sütlü kahverengi lekeler, kasık ve koltuk altlarında çillenme, cilt altında veya başka yerlerde nörofibrom denilen yumrular, kemiklerde yapısal bozukluklar ve göz irisinde bazı bozukluklar (Lisch nodülü) görülebilir. Bu vakalarda optik gliom (göz sinirlerinde tümör) gelişmesi için 1000 kat kadar artmış risk vardır.
Yine nörofibromatozis tip-1 vakalarında beyin ve omurilik tümörleri başta olmak üzere sinir kılıfı tümörleri, yumuşak doku tümörleri ve lösemiler gibi bazı çocukluk çağı kanserlerinin gelişmesi için de risk artmıştır. Nörofibromatozis tip-1 tanısı konulan çocukların yaşam boyu bu riskler açısından yakın izlenmeleri, belli aralıklarla muayeneler ve radyolojik incelemeler (MRG, BT) ile kontrollerinin yapılması gerekir.
Nadir görülen, genetik geçişli bazı bağışıklık sistemi yetersizliği sendromlarında da zaman içinde en sık lenfomalar ve lösemiler için olmak üzere bazı kanserlerin gelişmesi için risk yüksektir. Ataksi-telanjiektazi, Wiskott-Aldrich sendromu, Bloom sendromu, ağır kombine immün yetmezlik bu durumlara örnek olup bu hastaların diğer sorunları yanında tümör gelişimi açısından da yaşam boyu yakın izlenmeleri gerekir.
Kseroderma pigmentozum, DNA tamirinin bozuk olduğu otozomal resesif (çekinik) geçişli kalıtsal bir hastalık olup bu hastalarda güneşe maruz kalan ciltte çeşitli cilt kanserlerinin gelişmesi için önemli derecede artmış risk söz konusudur.
Çocukluk çağında kolon kanserleri çok nadir olup bazı ailelerde kolon kanseri gelişmesi için risk artmıştır. Ailesel kolon kanserleri, kolonda çok sayıda poliplerin bulunması durumunda ‘familyal (ailesel) adenomatozis polipozis’ (FAP), poliplerin bulunmadığı durumda da ‘herediter nonpolipozis kolon kanseri’ (HNPKK) olarak ayrılır. Ailesinde FAP veya HNPKK olan çocuklarda ergenlik döneminde kolon kanseri, daha küçük yaşlarda ise karaciğer ve beyin tümörlerinin görülmesi için risk yüksek olup bu çocukların düzenli muayeneler ve tetkikler ile izlenmeleri gerekir.
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Dünyada her yıl 200 bin’den fazla yeni çocukluk çağı kanseri olgusu görülmektedir. Ül…
Devamını OkuKanser tedavisi verilen hastalarda geç yan etkiler yaşa, uygulanan tedavi yöntem…
Devamını OkuLenf bezleri veya bezeleri tüm insanlarda doğumdan itibaren tüm vücudu…
Devamını Oku